Ekonomist Mahfi Eğilmez, Türkiye’nin CDS priminin tehlikeli eşikte dolaştığını ve hukukun üstünlüğünün ekonomi için belirleyici olduğuna dikkat çekerek, “Bu aşamada kuyruğunu kovalayan kedi yavrusunda olduğu gibi bir kısır döngü içine girilir, enflasyon yükseldikçe greedflasyon ve stoklama davranışları artar, bunlar arttıkça da enflasyon yükselir” dedi.
Ekonomist Mahfi Eğilmez bloğundaki yazısında, hukukun üstünlüğünün ekonomilerdeki öneminden bahsetti.
Eğilmez, Türkiye’nin CDS priminin hala kritik eşikte olduğunu belirterek, sorunun hukukun üstünlüğünün sağlanmasıyla çözülebileceğine dikkat çekti.
“Öngörülebilirlik ve belirsizlik” başlıklı yazısında Mahfi Hoca okuyucusuna şunları aktardı:
Bir toplumda ekonomi de dâhil olmak üzere, her şeyin temeli hukuki öngörülebilirlik üzerine kuruludur. Hukukun üstünlüğünün varlığı o toplumun geleceği, kendisini güvende hissetmesi açısından çok önemlidir. Ama en az bunun kadar önemli olan şey mevcut durumun öngörülemez biçimde değiştirilmeyeceğine ilişkin beklentidir. Bir toplumda hukukun üstünlüğü olmayabilir. Bu iyi bir şey değildir kuşkusuz ama bilenen bir şeydir. İnsanlar o bilinen duruma göre davranmaya yönelirler.
TÜRKİYE’NİN CDS PRİMİ TEHLİKELİ EŞİKTE
Ülke riski genellikle reyting kuruluşlarının verdiği kredi notu ve CDS primi denilen bir risk primiyle ölçülüyor. Reyting kuruluşlarının notları yılda bir veya iki kez revize edildiği için güncel durumu yansıtmaktan uzaktır, buna karşılık CDS primi her an değişen ve piyasada arz ve talebe göre belirlenen bir prim olduğu için çok daha fazla itibar edilen bir kriter konumundadır. Türkiye’nin bugünlerde CDS primi, tehlike eşiği ya da aşırı risk denilen 300 baz puanın üzerinde (330’larda) bulunuyor.
Öngörülebilirliğin azalması, belirsizliğin artması satıcıların çok daha fazla kazanmasını sağlayabilir. Özellikle enflasyonun yükseldiği ve tüketicilerin stoklama eğilimine girdiği belirsizlik ortamlarında fiyatları, maliyetlere gelen artışların da üzerinde artırmak daha kolaydır. Buna karşılık gerçekten iş yapmak, yatırım yapmak, bir yandan para kazanırken bir yandan da ülkesine katkıda bulunmak isteyen uzun vadeli düşünen yatırımcı ve girişimciler bu ortamdan mutlu olmazlar. Bugün çok para kazanmak yerine uzun vadede kazanıp geleceği öngörebilmeyi tercih ederler. Çünkü bugünkü durumun sürdürülemez olduğunu, bir gün gelip bu kazançları kaybedecek ortamla karşı karşıya kalacaklarını bilirler.
Hukukun öngörülemez olduğu bir ortamda hiçbir şey belirli değildir. Böyle bir ortamda en iyiler daha iyi konumdaki ülkelere giderler. Ülke, önce üretim kaynaklarını sonra insan kaynaklarını kaybeder.
Bir ülkenin belirsizlik illetinden kurtulup öngörülebilir konuma geçebilmesi için iki şeye ihtiyacı vardır: Hukukun üstünlüğü ve bilimin yol göstericiliği.”